Selam Fenomanyaklar, önclikle yeni yılınız kutlu olsun. Temennimiz, 2024 hepimiz için çok muazzam bir yıl olur. Kesin sizin de karşınıza çıkmıştır, geçen internetin derinliklerinde dolaşırken benim de karşıma çıktı: 22. Altınyıldız Classics Yılın Yıldızları Ödül Töreni. Bu ödül törenlerini gördükçe, Türk televizyon dünyasının trajikomik haline bir kez daha hayret ediyorum.
Başlayalım mı? Serenay Sarıkaya sahneye “Yine ben, yine ben, yine ben!” diye çıkıyor. Evet, Serenay Hanım, yine siz! Yine aynı yüzler, yine aynı hikayeler. Türk TV’sinde yenilik arayanlar, yine hayal kırıklığına uğradı. Bu sözler, adeta sektörün kendini tekrar eden, yenilikten yoksun durumunun bir itirafı gibi.
Ve Derya Uluğ’un heyecanı… Heyecanınızı anlıyoruz ama, keşke bu heyecan, TV dünyamızda gerçek bir yenilik için olsaydı. Maalesef, bizde genellikle aynı dizi senaryolarının, aynı yarışma formatlarının heyecanı var.
Hadi, İbrahim Selim’e de bir bakalım. “Aşırı mutluyum şu an” diyor. Biz de mutluyuz, en azından yarışma programları arasında Türkçe kelimeleri hatırlıyoruz. Ama gerçekten, Türk TV’sinde “kelime oyunu”ndan daha fazlasını görmek istiyoruz.Acun Ilıcalı ise “Türkiye’nin geleceğisiniz” diyor. İronik, değil mi? Umarım bu gelecek, sadece reyting avcılığından ibaret olmaz. Ama şimdilik, gerçek bir değişim umuduyla televizyon başında oturanlar, yine hayal kırıklığına uğruyor.
Bu ödül törenleri, televizyon dünyamızın iç yüzünü gösteriyor: Yüzeyde parlayan yıldızlar, altta ise yaratıcılıktan yoksun bir deniz. “Yine ben” demek yerine “İşte yeni ben” demeyi bekliyoruz, ama bu bekleyiş, bir türlü son bulmuyor.
Sonuç olarak, bu parıltılı ödül geceleri, TV dünyamızın asıl sorununu gizlemiyor: Yenilik ve kalite eksikliği. Biz izleyiciler olarak, gerçek anlamda yaratıcı ve kaliteli içerikler görmek istiyoruz. Yoksa bu “yıldızlar geçidi”, sadece boş bir gösteriden ibaret kalacak.
Ve hatırlatalım, televizyon sadece bir düğmeyle kapanır. Gerçek dünya ise, o düğmeye basıldığında başlar. Belki bir gün, TV dünyası da gerçekten izlemeye değer bir şeyler sunar. Ama o güne kadar, ironik bir gülümsemeyle “Yine mi sen?” demeye devam!